“DELEGE ETTİM..!” / “VEZİR OLMAK” ya da “REZİL OLMAK”

Son yazılacağı ilk başta yazayım : Ben “vezir” olanlardanım…

Doğru, efektif, sonuca yönelik, kurum menfaatlerini gözeten, şahıslara değer katan, yeni ve çekirdek ekipler oluşturan, eğiten, kişiliği güçlendiren, yönetme yeteneği kazandıran, liderlik vasıfları edindirten, dahili ve harici tüm krizlere karşı koruma kalkanı vasfı oluşturan, kuruma sadakati, enerjiyi ve coşkuyu arttıran türden delegasyon yeteneğinin, başarılı bir yöneticinin olmazsa olmaz, en hayati niteliklerinden biri olduğuna tüm samimiyetimle inanıyorum. Bu minvaldeki düşüncelerimi 9 Kasım 2011 tarihli NASIL BİR YÖNETİCİ..?, 22 Kasım 2011 tarihli NASIL BİR CFO..? / BİR OLGUNLAŞMA HİKAYESİ… ve 8 Aralık 2011 tarihli HADİ İYİSİN! SENİ TERFİ ETTİRDİK..! / “İmkanlarını iyileştirmek için…” yazılarımda tekrar bulup, okuyabilirsiniz…

“Delegasyonun” kelime anlamı; “işleri yönlendirmek, başkalarını kullanarak işlerin bitirilmesini sağlamak, işleri paylaştırmak, iş gücünü nitelikleri doğrultusunda verimli kullanmak vs..” Bu genel anlam en küçük bir araştırmanızda zaten karşınıza çıkacaktır.

Peki bence delegasyon nedir, ne değildir ??

Tersten başlayayım;

Ne değildir ??

– “Herşeyi delege ettim, kapımı bir güzel kapatıp internette sörf yapayım, oh be, ne tatlı hayat !!” değildir…

– “10 kg. ağırlıkla dahi çalışmamış kollardan, bench-press’ te 80 kg. kaldırmasını beklemek” değildir…

– Muhatabını odaya çağırıp, önüne dosyaları yığıp, hiçbir açıklama zahmetine katlanmadan “iki hafta sonra 10 milyon USD’ lık kredinin alındığı haberini bekliyorum” demek değildir…

– Kartviziti dahi olmayan, ünvanını, yetkilerini, sorumluluklarını bilmeyen çalışanı taşerona gönderip, 5 milyon TL’ lik vadesi geçmiş borç için 6 ay daha koparmasını beklemek değildir…

– İcra Kurulu toplantısına gariban çalışanı çağırıp “Ben bu işi sana delege etmiştim bir ay önce, beni bugüne kadar hiç bilgilendirmedin, şimdi öğreniyorum ki proje başarısız olmuş, bu nasıl bir ciddiyetsizliktir” ciddiyetsizliğinde fırça çekmek değildir…

– Yönetim Kurulu Başkanı’ nın yanına çıkıp “elemanlarım çok yetersiz, ne delege ettiysem ellerinde kalıyor, yeni adam almamız gerek” demek değildir…

– “Eğitim bütçemiz yeterli değil, seni UFRS eğitimine gönderemeyeceğiz, tabii ki bu tüm mali tabloların ve eklerinin hatasız çıkmaması anlamına gelmiyor, değil mi??” demek değildir…

– “Ben, amirin olarak, bu işin tüm sorumluluğunu sana veriyorum” dedikten iki gün sonra “bu toplantıya senin katılmana gerek yok, ben zaten orada olacağım” demek değildir…

Eminim sizlerin de aklına neler geliyor, neler…

Peki;

Nedir ??

– Yukarıda, ikinci paragrafta sıralanmış değerleri çalışana kazandıracak bir paylaşımı, onlara “güvenerek”, “destek olarak”, “kontrol ederek”, “katkıda bulunarak”, “fikir vererek”, “hedef göstererek” yapabilmektir…

– Çalışanın, hangi seviyede olursa olsun, şirkete / kuruma katkıda bulunabileceği inancını, onların da “sınırlarını bilerek”, biraz da “bu sınırları zorlayarak”, pekiştirebilmektir…

“İnsana yatırım” yapmaktır, “eğitmektir”, “önünü açmaktır”, “arkadan ittirmektir”…

“Mış” gibi yapmadan, “bu işi en iyi ben yaparım, onlar yapamaz” tuzağına düşmeden, “aman, ayağımı kaydırmasın” basitliğine yuvarlanmadan, yönetebilmektir…

– Bazı işlerin sadece yönetenler tarafından yapılması gerektiğinin bilincinde, “mahremiyet”, “gizlilik mefhumlarının sınırlarına riayet edebilmektir”…

– Özellikle üst düzey yöneticilerin günlük angaryanın ötesinde çok önemli “stratejik” görevlerinin olduğu bilinci ile bir “öncelikler sıralaması” yapabilme yeteneğidir…

– Çalışanın şirketle beraber büyüyebilmesi için, yapılması şart amma velakin safra hükmünde olan rutin işlerin aşağıya doğru “kaydırılması tercihidir”…

– “Rutin tekrarlardan” kurtulup, “yeni ve güncel niteliklerin” kazanılabilmesi yönünde altın bir “fırsattır”

“Sonu” yoktur, incelenip sondajlandıkça daha da “verimli” hale getirilebilir, “hem çalışan hem yöneten açısından”

– Yönetici için ciddi bir “verimlilik göstergesidir”…

– Yönetim ekiplerinin “yedeğinin” alınması, “şirketin geleceğinin garantisidir”…

“Kriz yönetimine” hazırlık anlamında “birincil ve en önemli egzersizdir”…

Aslında “vezir olmak” ile “rezil olmak” arasındaki fark ta kendiliğinden ortaya çıkıyor yukarıda yazılanlar eşliğinde. Galiba delegasyon yeteneğinin özünde “kendine güven, kurumun değerlerine güven, genelde insana özelde ekibe güven, velhasıl nihayetinde güven duygusu yatıyor”. Madalyonun öteki yüzünde, delege edememe hastalığının kökeninde ise “korku” yer alıyor. “Gelecek endişesi, koltuk kaygısı, bilgi tekelini kaybetme korkusu, başvurulan adam imtiyazının yok olacağı düşüncesi” vs..vs.. Hepsi de geçmişin yönetim felsefesinde kalması gereken, acizlik ve yetersizlik göstergesi davranışlar…

Korku mu, güven mi?

Geçmiş mi, gelecek mi?

Elimizdekileri korumak mı, fazlasını kazanmak mı?

Koltuğa dört elle yapışmak mı, koltuğu hakedene verip, daha yüksektekilere  oturmak mı?

“Her insan kazanılabilir”, önemli olan bulmacanın parçalarını doğru koyabilmek. Çalışanları “yetenek ve donanımlarına uygun” noktalara yerleştirebilmek. Maalesef, “puzzle”ın parçalarını doğru konumlayabilmek  için, bu “ufka” sahip olmak gerekiyor. “Delege edecek adamım yok” diyenlere dönüp bakın, kendilerinin delege edilemeyecek şahıslar olduğunu göreceksiniz…

Selamlar;

Lütfullah Kutlu

4 Ocak 2012 Çarşamba, 19:28

About LÜTFULLAH KUTLU

Boğaziçi Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu, "İş İşten Geçmeden" kitabının yazarı, yönetim danışmanı, profesyonel yönetici, evli, çocuk sahibi, insan olma sorumluluğunun bilincine varmaya çalışan...
Bu yazı İŞ YAZILARIM içinde yayınlandı ve , , , , , , , , , , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

16 Responses to “DELEGE ETTİM..!” / “VEZİR OLMAK” ya da “REZİL OLMAK”

  1. Emrah dedi ki:

    Lütfullah Bey,

    Yine döktürmüşsünüz.

    Bunlar sanki bir kitabın parçalarıymış gibi geliyor bana ne dersiniz?

    Selamlar, Emrah

  2. Haydar dedi ki:

    Lütfullah Bey,

    Sizinle birlikte çalıştığımız sürede “delege etme” nin ne demek olduğunu sizlerden uygulamalı olarak öğrenen bir kişi olarak, yazılarınızdaki başlıklarla fiili uygulamalarınızın ne kadar doğru olduğunu, bugün tekrar bu yazınızı okuyarak, teyit ettim.

    Teşekkürler Lütfullah Bey.

    Saygılarımla

    • LÜTFULLAH KUTLU dedi ki:

      Haydar Bey;

      Ben sadece sizlere güvendim, sizler de bu güveni boşa çıkarmadınız. Ben de geçmişteki çabalarınız ve katkılarınız için tüm ekibe teşekkürü tekrar borç bilirim. Sizlerde bu çaba, iyi niyet ve katkı, bizlerde bu güven ve destek oldukça, her zaman mükemmel sonuçlar çıkacaktır ortaya inşallah.

      Selamlar…

  3. Ramazan dedi ki:

    Lütfullah Bey, gerçekten güzel bir yazı.

  4. mehmet akif dedi ki:

    Lütfullah Bey;

    Gerçekten güzel bir yazı fakat sizin tarif ettiğiniz vasıflara sahip kaç yönetici var iş hayatımızda?

    Ve yazınızı okuyup ders alması gereken o kadar çok yöneticimiz var ki..

    Kaleminize sağlık..

  5. Gürsoy Erol dedi ki:

    Lütfullah Bey,

    Yazılarınız yönetim kalitesini yükseltmek isteyen kişi ve kurumlar için çok faydalı.

    Cari açık Türkiye’ nin en önemli sorunlarından biri. Hükümetin bunun için bulduğu çözüm yolu: katma değeri yükseltmek için AR-GE teşviğine dayalı ve sektörler bazında yol haritaları oluşturmak. Yönetim kalitesi düşükse bu teşvikler ne kadar işe yarar? Profesyoneller ve kalifiye personel açısından Türkiye’ de bir yabancı firmada çalışmak ile yerli bir firmada çalışmak arasında büyük performans, verimlilik ve yönetim kalitesi farkları var. Bu farkları kapatarak rekabette öne geçmek isteyen firmalar, patronlar sizi takip etmeli…

    • LÜTFULLAH KUTLU dedi ki:

      Gürsoy Bey;

      Öncelikle teşekkür ederim. On yıl boyunca bir yabancı grupta, on yıl boyunca da Türk şirketlerinde yöneticilik sorumlulukları üstlenen bir profesyonel olarak, yerli ve yabancı firmalar arasındaki farklılıkları, avantajları, dezavantajları yakınen ve derinden yaşadım. Yabancı firmaların sahip olduğu sermaye gücü ve know-how üstünlüğü yanında en büyük avantajları yönetim felsefeleri. Kesinlikle insan, performans ve sonuç odaklı bu felsefenin Türk şirketleri tarafından örnek alınması gerektiğine inanıyor ve bu yolda kendi tecrübelerimi okuyucularım ile paylaşıyorum. Faydası oluyorsa ne mutlu bana. Sizler gibi “akil adamların” yorum ve çalışmaları da bu sürece büyük katkı sağlayacaktır.

      Selamlar, iyi çalışmalar…

  6. Lütfullah Bey, Merhaba,

    Yazınızı çok beğendim, tebrik ederim.

    Benim de bir yönetici olarak çok önemsediğim, uygulamaya çalıştığım ve başarılı sonuçlar aldıkça müthiş haz duyduğum bir yöneticilik özelliği, çok keyifli bir şekilde, başarılı örneklerle tam açıklığı ile ortaya koymuşsunuz.

    İlk defa bir yazınızı okuyorum ama diğer yazılarınızı da hızla okuyarak bilgi dağarcığıma eklemek için sabırsızlanıyorum.

    Saygılarımla,

    Jülide ÇELİKKOL SUNER

    • LÜTFULLAH KUTLU dedi ki:

      Teşekkür ediyorum Jülide Hn…

      Blogumdaki diğer yazılar da umarım sizin için ufuk açıcı olacaktır. Yorumlarınızı ve katkınızı her zaman beklerim.

      Selamlar;

  7. Yavuz Sirel dedi ki:

    Lütfullah Bey, hem danışmak danışmamak hem de bu yazınızı okudum. Öncelikle aklınıza ve elinize sağlık. Ben de yaklaşık 11 yıldır danışmanlık hizmeti veriyorum ve bu sürenin ilk yıllarını daha ziyade yönetim danışmanlığı yapmaya çalışarak geçirdim, yapmaya çalışarak diyorum gerçek anlamda özellikle 2000’lerin başında çok zordu. Herkes sizden sihirli bir dokunuş bekliyor. Özellikle bu yazıdaki delege etmek ne değildir de sıraladığınız yöntemleri uygulamanızı bekliyor, tabii ki imkansız. Son 6-7 senedir tümüyle bıraktım Yönetim Danışmanlığı işini ancak zaman zaman merak ediyorum, halen klavyenin tek tuşuyla herşeyin önüne raporlanacağını zanneden ya da işleri delege edip kendinin rahat edeceğini uman yönetici veya şirket sahibi kaldı mı?

    • LÜTFULLAH KUTLU dedi ki:

      Yavuz Bey;

      Bir danışman olarak özellikle yönetim danışmanlığı gibi tamamen gri ile kaplı bir alanda at koşturup zafer kazanmanın ne kadar zor olduğunu iyi biliyorum. Açıkçası delegasyonla ilgili yazımın danışmanlık ile olanla gizli bir bağlantısı var, siz bunu deşifre ettiniz. İyi delege edemeyen bir yapı iyi danışmanlık hizmeti alabilir mi? Zor bence…Ve maalesef, hala bir tuşa dokunarak sihirli çarkı çevireceğini sanan iş adamlarımız var Türkiye’ de. Bize düşen de, sürekli kendimize yaptığımız entellektüel yatırımı akıl ve cesaret eşliğinde toplum ve iş dünyası ile paylaşmak, karınca misali…

      Selamlar;

  8. Çiğdem Altınöz dedi ki:

    Altına imzamı gönül rahatlığı ile atacağım bir yazı bu.

    Yıllar içinde yaşanmış acı anıları, bazen gözyaşlarımı içime akıttığım anların özetini, iş hayatında geçen senelerimde yazınızda vurgulanan tiplerle ne çok karşılaştığımı anımsadım okurken.

    Teşekkürler bu güzel kaleme ve saygılar elbette

    • LÜTFULLAH KUTLU dedi ki:

      Çiğdem Hn;

      Teşekkür ediyorum, bize düşen yaşanmışlıkları ve dağarcığımızdakileri paylaşmak, olur ya bu küçücük çabalar zamanla büyük sonuçlara kapı açar.

      Selamlar;

Yorum bırakın